21 Ağustos 2017 Pazartesi

Arafilli Farozli

Tarih: Haziran 2009
Yer: Giresun
Konu: Kolbastı

"Olm onunla n'alakası var? Hem ben kıza öyle dememiştim." demişti. "Dememen sorun zaten, desen böyle olmayacaktı." diye yanıtladım. Canı sıkılmıştı. Benden daha olumlu yanıtlar almayı bekliyordu; bense ona gerçekleri ok gibi dümdüz sıralı şekilde söylüyordum. Sevgili Umut Sarıkaya'nın da dediği gibi, diksiyonlu kızın siniri pek olur. Aynı şekilde, diksiyonlu adamın da mantıklılığı sinir bozucudur. İçinizdeki problemi danışırsınız, ama asla sizin kadar anlamaz; belki anlar, ama çoktan o durumu yaşamıştır ve ağzı yandığı için artık ilgilenmiyordur. Böyle düzgün düzgün, anlamlı anlamlı, tam da iyi duyabileceğiniz şekilde konuşur. Ben de tam olarak böyleydim ve Ali de benim rahat ve siklemez konuşmamdan biraz canı sıkılmıştı. Güneşli bir gün sayılırdı. Sayılırdı diyorum, zira bulunduğumuz yerin havası, aynı İngiltere gibiydi. Güneşin tam olarak göründüğü günler neredeyse sayılıydı. Beraber bir sigara yaktık ve karşımızda yükselen, bizi yutacakmış gibi görünen büyük binaya baktık. Çocuklukta hayalini kurduğumuz üniversiteyle alakası dahi olmasa da, burası bizim okulumuzdu. Binanın, "Durun la, daha çok görüşecez" dermiş gibi bi duruşu vardı. (Zira haklıydı da) Beraber sigaraları içmeye başladığımızda, güneş tepeye çıkıyordu. Öğlen arasıydı. Yavaş yavaş binadan çıkan kalabalık, okulun önüne toplanıyordu. Bir grup, okulun önüne müzik sistemi kuruyordu. Buraya göre rutin bişeydi bu: Her vize-final zamanından sonra, ortaya çıkan bu grup, mutlaka abuk subuk yerlerde parti verirdi. Küçük ve dışarıya kapalı yerleşim yerlerini bilirsiniz, yerel halk, öğrencilerin öyle çok fazla "takılmasını" hoş bulmaz, esnaf yokuş yapar, yerlileri ayrıca pislik yapar, vs. Böyle bir yerde ota boka parti verilmesi, normalde güzel bişeydir. Ama parti kelimesini duyunca, aklınıza o "after party" sekanslarından biri düşmesin sakın. Neyse. Tüm okul, binanın önünde koca bir yuvarlak oluşturdu ve müzik sistemini kuran grup, uzun hava eşliğinde oynamaya başladı. (Parti olayını yapan grup da hep aynı kişilerden oluşuyordu bu arada.) Yapay bir düğün salonu ortamı oluşturulmuştu. Tek farkı, ortada tüm ilgi ve alakayı üzerine çeken bir gelin ve damat olmayışıydı. Henüz bu kadar bariz şekilde bilmediğim için, ortada "oyun" adı verilen bu ritmik hareketlerin, bir çeşit " çiftleşme dansı" amacı taşıdığını seneler sonra anlayabilecektim. Abartı renkler içeren tişörtler ve pantolonlar giyen bu "grup", okulun animatörleri gibiydi. Biz de gayet amaçsız şekilde bu insanları izliyorduk. Uzun hava ve elleri şıklatarak yapılan "ağır" danslar sona erince dj, daha önce duymadığımız bir müzik çalmaya başladı. Dört kişi, yılışıkça ortada anlamsız hareketler yapıp, müziğin giriş ritminde ansızın durdu. Müzik başlar başlamaz, hayvan gibi oldukları yerde tepinmeye başladılar. Bir alkış kıyamet koptu. Coşkuyu duyunca, biz de Ali'yle mal mal sırıtmaya başlamıştık. Oyun, normal bir insanın yaptıklarından farklıydı. Yanımızdakilere sorduğumuzda, bu dansın adının "kolbastı" olduğunu söylemişlerdi. Yeni sınıflar olarak, ürkek şekilde beraber takılıp, birbirimizi tanıma safhasındayken, kokbastının yarattığı etki, hepimizi baya etkilemişti. (Populasyonda hemen tanınmak, popüler olmak kaygıları) Grubumuzdan iki kızın gündüz gördükleri bu dansı aptalca denemeye çalışmaları ile, bu dansın geçerliliği konusunda hemfikir olmuştuk. (Eğer herhangi bir şeyi kadınlar onayladıysa, o şey her zaman geçerlidir, kolbastı dahil.)

İlerleyen günlerde okulun önünde başlayan ve gitgide bir akım halini alan kolbastı, daha da içerilere, okulun kantinine kadar sızmıştı. Öğlen araları, kantinin ortasında masalar ve sandalyeler açılıyor, millet daha rahat tepinsin diye boş bir oyun alanı açılıyordu. Bizim gibi birinci sınıf olan Trabzonlu bir çocuk ortaya çıkıp, oldukça güzel kolbastı oynamıştı ve çocuğun topluluktaki XP'si inanılmaz artmıştı. (Kendisini ilerleyen günlerde bir sürü hoş bayanla görür olmuştuk.) Bizse Ali'yle birlikte yeni olmanın ürkekliğiyle beraber, "low profile" modundaydık. Ama oluşan ortam ve ambians hoşumuza gitmişti, yalan yok.

Sonradan Youtube'da patlama etkisi yaratan bir video, tüm okula salgın gibi yayılmıştı. (Facebook'un yeni çıktığı ve sadece oyun amaçlı kullanıldığı zamanlardı) Nedim Zapçı Öğrenci Yurdu'nda kolbastı oynayan gençlerin popülerliği, tüm ülkeye yayılmıştı. Videodan gaz alan önemli bir kesim, bu dansı öğrenmeye koyulmuştu. (Onlardan biri de bendim.) Videodaki siyah kazaklı çocuğun şöhreti, herkesin dilinde şehir efsanesi gibi olmuştu. (Atletik ve ritmik oynaması en büyük faktördü herhalde) Ben dahil olmak üzere, aslında videoda oynayanlar değil, videodaki oluşturulan ortam, herkesin ilgisini çekiyordu. (Yıllar sonra Cem Yılmaz'ın Hayde türküsünü söylediğinde oluşan ortamı da insanlar çok sevecek, her yerde Hayde fırtınası esecekti.)

O seneyi iyi kötü geçirip, eve döndüğümde, kolbastının ana haber bültenlerine kadar çıkıp, yeğenimin okul gösterisine kadar uzanmasıyla, kolbastının "overrated" kimliği yavaş yavaş sona eriyordu. Sonraki sene birazcık daha muhabbeti devam edilse de, bir müddet sonra komple unutulup, gitti. Justin Bieber - Selena Gomez falan ortaya çıktı; millet gitgide iğrençleşti, Instagram çıktı, falan filan çıktı, biz okulu uzattık. Ali kızlarla sorun yaşadı, ha keza ben de yaşadım, olaylar olaylar...

Her ne hikmetse, kolbastı ve yarattığı etki, bana üniversitenin ilk yıllarını, inanılmaz rezil, ama bir o kadar eğlenceli muhabbetlerimi ve daha bir çok şeyi anımsatır.

Kolbastı videosundaki siyah kazaklı çocuk, bugünün şartlarında Youtube'da milyonlarca izlenme alıp, şöhretine şöhret, parasına para katabilirdi, buna eminim. Hatta gaza gelip, kendi kanalını kurabilir, kolbastı üzerine farklı farklı videolar çekip, ülkenin dört bir yanından evlenme teklifleri alabilirdi. Üç beş sıradan insanın, türlü şebeleklikler yapıp, binlerce insanın ilgisini çekmesi, günümüzde çok sıradan bir durum. Yanlış zaman be Siyah Kazaklı.

Aynı şekilde kolbastı, daha başka "eğlenceli" olan şeyler çıktığında insanların, eskisine nasıl anında götlerini dönüp, unuttuklarını, popülerliğin (böyle söylemek istemesem de) yeni bir dinmişçesine benimsendiğini de aklıma getirir. Medyanın bu oyunun bokunu çıkarması bir yana, azalarak bitmesi bir açıdan iyi de oldu. Çünkü, abuk subuk hareketler içeren ve asıl kolbastıyla (hoptek) alakasız figürler yapan yüzlerce gerizekalı ortaya çıktı. Yine de benim üniversite zamanıma kattığı hava iyiydi, kabul ediyorum. Güzel zamanlardı.

Bunun yerine bence haka dansı falan yeni moda olmalı. Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray futbolcuları bir kaç maç bunu saha ortasında yapsın, bak bakim o stat nası yıkılıyo.

İlgili video için buyursunlar.

Götü kollayın, kokulu kokulu öperim. İyi bakın annem.



Leonardo'nun Gündüz Düşleri

  Yer: İstanbul - Erenköy Tarih: Mart 2013 Konu: Buzdağı George Michael'ın Careless Whisper şarkısının, uzayan nakaratıyla tüm dünyayı b...