28 Ekim 2017 Cumartesi

Shattered Lives

Tarih: Ağustos 2017
Yer: Pek bilinmiyor
Konu: #sananebenimneyaptığımdan

-Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

-Öhhö. Selam. Evriveydedayken ben. 29 yaşındayım. Hayatımın son 13-14 yılını düzenli olarak kötü hissetmekle geçirdim. İlk başlarda geçici bir durum olduğunu düşünüp oluruna bıraksam da 9. yılın sonunda bir bokluk olduğunu fark ettim. Yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum. Yengeç burcuyum. Korku edebiyatı ve sineması iyidir. Sevgiler.

-Evet devam edin lütfen.

-Şindi tabii giriş cümlesinden size hayata dair çıkarımlarımı, hayal kırıklıklarımı falan anlatacağım arabesk bir yazı bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Hatta bu yazıda kayda değer bir şey anlatabileceğimi düşünüp okuyorsanız yine yanılıyor olabilirsiniz, çünkü kendimi ifade edemeyişim de 29 yıldır sürüyor.

-Nasıl anladınız peki bu bazı "boklukları"?

-Kötü hissetmeye başlayışımın 9. yılına kadar gerçekten kötü hissediyordum. Artık öyle bi olmuştu ki, kötü hissettiğim için kötü hissetmekle geçiyordu ve artık bir başkası gibi kendim adına üzülüyordum. "İyi çocuk lan bu, bunu üzenin sülalesini eşşekler kovalasın" tarzı bir üzülme, yanlış anlaşılmasın. Artık kötü hissetmekten de sıkılır hale gelmiştim. Bir müddet sonra bu durum, kısır döngü halini almıştı. "Kötühissetception" olmuştum yani.

-Sonra?

-Sonra bir gün ne olduysa oldu ve hissetmemeye başladım. Akabinde hemen Facebook durumumu güncelleyip,

"Giden gitmiştir gittiği gün bitmiştir ben gideni değil, giden beni kaybetmiştir"

yazarak bu durumu resmiyete döktüm, artık ok yaydan çıkmıştı. Yok lan şaka, tabii ki öyle olmadı manyak mısın. Ne kadar az kişi bilirse, o kadar iyidir. Ha bak, sadece aynanın karşısında 50 defa "giden gitmiştir gittiği gün bitmiştir ben gideni değil giden beni kaybetmiştir" diye bağırdım desem de inanma. Ehehehe. Facebook'a en son ne zaman girdiğimi hatırlamıyorum bile.

-Peki nasıl bir his bu? Biraz açıklayabilir misiniz bize?

-Hissizliği nasıl anlatabilirim, nasıl tasvir ederim (ki tasvirde gayet iyi olduğum söyleniyor) pek bilemiyorum. Depresyon ya da bunalımı iyi kötü tasvir etmesi kolaydır bak; kötüsündür ve kötü hissettiğin için kendine "acırsın". Durumdan çıkmak isteyip çıkamayınca kötü hissedersin, yazıda ne kadar "kötü hissetmek" yazdığını fark edip daha kötü hissedersin. Basit olarak kendine acıma durumudur depresyon. Kendine acıyan insan için ise ümitler tazedir; çünkü kendine acıma durumunun altında kendine dair ufak da olsa bir ümit taşımak yatar. İşte bu durum, insanın kendine "zekiyim ama çalışmıyorum" demesidir. Tabii tek fark bunu ağlamaklı ve bunalım bir halde söylemesi.

-Çok ilginç gerçekten. Evet?

-Hissizlik aslında astral seyahat gibi. Tüm hayat dışarıda akıyor ve izliyorsun; ama izlediğin için şikayet etmiyorsun çünkü katılmak gibi bir kaygın yok. Katılmadığın için
üzülmediğin gibi bunun için övünmüyorsun da; çünkü katılmamayı da seçmedin. hepsi kendi kendine oldu. Hepimize hayat diye itelenen şeylerin "hayat" olmadığını anladığında bu daha yoğun oluyor.

-Sanki ufaktan nihilizm belirtileri mi?

-Tam olarak diyemem. Eskiden beri psikoloji ve sosyolojiyi severim. Bir çok şey de öğrendim. Piaget ve Hegel iyidir mesela. Yolu açan Schopenhauer'i de unutmayalım. Hayatta bir Blendax güzeli de olsam, dünyadaki tüm savaşların bitmesini istiyorum. (kalp)

-Yorgun hissettiğiniz oluyor mu?

-Gitgide gerizekalılaştığımı düşünüyorum aslına bakarsan. Hani kafadan bir zeka seviyesinden -50 düşsen yeridir. Öyle yani. Ama yaratıcılık aynı seyrediyor şükürler olsun. Yaratıcılık önemli. Yaratıcılık olacak.

-Peki ya plan, program? Ya da "var mı?" diye sorayım o halde.

-Çoğunluğun aksine zengin olup, çok para kazanmak (maalesef bizim toplumda hepsinden önemlisi bu, evet) kariyer yapmak, tanınmak gibi hedeflerim yok. Daha derin ve ulvi şeyler hedeflediğimi kastedip alttan alttan sinsilik de yapmıyorum yanlış anlaşılmasın. Aşk olsun lan, öyle biri miyim ben. Ama herhangi bir hedefim yok benim. Sana şuan acayip ilginç gelebilir biliyorum. Tabi bu dozunda olarak serserilik, itlik yaptığım gerçeğini değiştirmiyor. HANGİMİZ YAPMIYORUZ Kİ SORUYORUM? Ama halet-i ruhiye olarak gayet efendiyim. Dışarıdan görsen manik depresifli, sigara ve alkole eğilimli, gecenin ikisinden önce gelmeyen elalemin iti kopuğu sanarsın. Ama gel gör ki geceleri Aleyna Tilki ve Çağatay Akman dinliyorum. Yani gördüğün gibi imanın, paranın, güzel ahlakın kimde olduğu belli olmaz. O yüzden vurmayın. Evet.

-Peki bu konuda ne düşünüyorsun?

-Neden adam olup, çok para kazanmak, kariyer yapmak blabla gibi hedeflerim yok? Kendimi UNICEF iyi niyet elçiliğine de vermediğime göre neyin peşindeyim ben? Alkolik keşin teki mi olucam? Akıl hastanesine mi yatıcam? Beni çok yanlış tanımışsınız. Nıç nıç nıç...

-Belki daha başka sebepler vardır?

-Belki de asıl sorun, beynimdeki dopamin, oksitosin ve endorfin reseptörlerinin feci şekilde götü başı dağıtmış olması. Ne kadar dengesiz biri olduğumu bu son derece seviyeli ve naif başlayan postta göt, baş ve Aleyna Tilki gibi iğrenç ifadeler kullanmamdan da anlamış olmalısınız. Açık konuşayım; her paragrafta kendimden biraz daha tiksiniyorum ama tabiki de hayır. Hissiz kalmam lazım yoksa kendimle çelişicem. Bak mesela normal bi insan bi işe başlarken (işin nolduğu önemli değil) işin sonunda kazanacaklarını düşünüp motive olur. O insanı, o işe yapmaya yönelten de tam olarak budur. Kodumun ödül sistemi işte. Burda oksitosin, kuantum fiziği felan yazıp, acayip entelektüel ama aradığını bulamamış hüzünbaz bir dalyarak imajı da oluşturduğumun farkındayım; o yüzden çok da şeyapmayın yani. Okuyup, merak etmek, üstüne gitmek iyidir, öğrenin bunları!!!! Ama dediğim gibi, siz böyle her hareketimden kıllanıp, beni açıklama yapmaya mecbur ederseniz ilerleyemeyiz ki amk.


-Mesela bir örnek verseniz? Daha anlaşılır olur belki?

-Tabi ki. Olaya çok basit bakabiliriz. Kadın - erkek ilişkileri üzerinden al sana bir örnek: Bir kadını etkilemeye çalışan bir erkeğin hedefi (büyük oranda) onunla yatmaktır. Dolayısıyla bu ödül adamı motive eder, kadına her gün bıkmadan usanmadan,

-nbr cnm işin yoksa görüşelim sonra bize geçeriz ;););)

diyebilme ivmesini verir ve beyin tam olarak şöyle çalışır:

"Ben biraz uğraşırsam pamuklara sararım ki bunu <3 ^^ - oyhş şapşal ya - buna böyle sarılsam sıkı sıkı dünyalar benim olacak <3 ^^"

Böyle bir durumda benim beynim ise tam olarak şöyle çalışıyor:

"Buna yeteri kadar hayvanlık yaparsam bir süre sonra kendisi bana sarılmaya çalışabilir - Neyse siktir et sıkıntısı kendinden büyük amk. Gidip Celtic müziği eşliğinde biraz İrlanda tarihi araştırıyım, çok heyecanlı lan^^"

Ya bak gerçekten çok iğrençleşiyorum şu an biliyorum ama aklıma ilk anda gelen böylesine seviyesiz örneklerden başka örnek veremiyormuşum. Ben de şu an fark ettim. Bence İ Ğ R E N Ç L İ K bu. Başka bir şey değil. Hepinizden özür dilerim. Hah, dur dur bakın aklıma ne geldi:

Mesela o Pavlov'un köpeği olsam gerginlik çıkarır, "vereceksen ver vermeyeceksen siktir git siktirme keyfini" derdim. "İki dakika adam ol adam" derdim.

Sanırım bu örnek, görece daha derli toplu ve biraz daha beni ifade eden bir örnek oldu. Kendimi ifade edebildim bu arada, kısa bi süreliğine olsa da. Ehehe.

-Peki bu hissizlik, bıkmışlık gibi bir hissizlik mi? Yani intihara meyil edecek kadar yoğun değildir umarız?

-Bi dönem ciddi düşünsem de, şu an intihara falan meyilim yok, çünkü o da efor gerektiriyor ve intihar, özünde bir eylem olduğundan eylemsizlik durumunu bozmaya hiç mi hiç niyetim yok. Samimiyetinize sığınarak söylüyorum; bunu yapmaya götüm de yok açıkçası. Şimdi kendimi öldürüp durduk yere gerginlik çıkarmanın alemi yok. İntihar etmek zaten hayattan bıktığınızı gösterir, dolayısıyla intihar edersem, hissizleştiğim önermesini çürütmüş olurum. Niye kendi bacağıma sıkayım ki? Neden toplum gözündeki farklı ve içten içe kıskanılan itibarımı bitireyim? Biraz sükunet ve mantık pls...

-Burda ara verelim isterseniz...

-Verelim verelim. Acayip sıcak burası zaten.

-İki çaaaay!!!! Demli olucak. Herif çayı!!!!

(Bayadır karalamıyodum, havalar soğuyo, götü kollayın annem. Öperim.)

Leonardo'nun Gündüz Düşleri

  Yer: İstanbul - Erenköy Tarih: Mart 2013 Konu: Buzdağı George Michael'ın Careless Whisper şarkısının, uzayan nakaratıyla tüm dünyayı b...