3 Eylül 2020 Perşembe

Kruıl İntenşıns


Yer: İstanbul - Beşiktaş
Tarih: 2010 Yazı
Konu: Kopçaların Hayatımıza Etkileri

Kısa bir bakışı, çok sıcak bir sevişme başlangıcı olarak algılayan sarhoş erkeğin işi çok zor. Anlık bir göz teması kurulan dilber-i rana'nın, bir-iki saat sonra kopçasına uzanabilmek, aslında ülkede anlatıldığı kadar sık rastlanan bir durum değil. (Hatta belki de hiç değil) Zira, sarhoş erkeğin sarhoşluğu arttıkça, umudu da bir dudağı gökte, bir dudağı yerde bir heyulanın büyüklüğüne ulaşır. Üstüne bir de bu umudu, saatler geçtikçe daha da daralan, iğne ucu kadar bir olasılıktan (tanışma) geçirebilmesi ve bu yeni gerçeklikte kendi kimliğini geçici olarak yeniden tesis etmesi gerekiyor. En büyük problem, maalesef alkol seviyesi. Alkol, böyle durumlarda yeniden tesis gerektiren kısımlarda, gereksiz hareketlere (sallanma, abartılı jestler, ultimate yavşaklık) sebep olabiliyor. Ve malum kopçaların açılması için masallardaki gibi sihirli sözcükler de yok. O yüzden, o kişiye özel olan, "custom" sihirli sözcükler bulunana kadar habire konuşmak gerekiyor.

Siz De Mi Sıkılmıştınız?
 
Üç kişilik bir erkek grubundan burun farkıyla sivrilen bir çocuk bu. Sivrilen, baya da iyi başladı; ortamdaki yüksek sesli müzik yüzünden (mekanların ticari kaygı güderek geçtiği, çok sinsi bir kıyaktır) dudak-kulak tekniğiyle konuşarak Kopçalı'yı güldürmeyi başarıyor. Ama işi biraz zor. Kulağa ve kopçaya yaklaşabilmek için Kopçalı'nın neşesini sürekli harlamak (post-modern doyumsuz kadının en çok otlandığı skill) zorunda. İşte tüm bu zorluk, tam olarak bu safhada yaşanıyor; çünkü her gülüş, aslında bir finaldir. Ve o son gülüşlerin ardından her defasında yeni bir kurgu oluşturabilmek de her yiğidin harcı değildir. Vakit geçtikçe dudak-kulak ilişkisi zayıflıyor. Üstelik sevişmek konusunda (ya da her konuda?) kararsız olan Kopçalı'nın yanında, yeryüzünde kesinlikle sevişilmesin isteyen ve sürekli, "Uuuufff yea, hadi gidelim :(" demeyi kendine hayat gailesi edinmiş, asık suratlı kızlardan biri var. (Günümüz feministlerinin orijin diyalektiği) Asık Surat, "Hadi gidelim!" lerin şiddetini arttırıyor. Sivrilen, yaşanan o tuhaf boşluğu kafasını sallayarak doldurmaya çalışıyor. Ama nafile, kulakları harlanmayan Kopçalılar, bir süre sonra asık suratlara teslim olur. "Gidiyor musunuz?" diyor Sivrilen. Yüzüne "maalesef :(" anlamında sentetik bir hüzün katarak kafasını sallıyor Kopçalı. Sivrilen, dış kulvardan yardırarak, son bir dudak-kulak ilişkisi kurmaya çalışıyor. Değişen bir şey olmuyor. Kulaklar, yanındaki asık suratla birlikte ortamı terk ediyor. Dudaklar, teselliyi ellerdeki şişede bulmaya çalışır gibi arkadaşlarının yanına gidiyor: "Noldu lan?" / "Ağbi kız kalcaktı da, yanındaki arıza var ya, o sorun çıkardı..."

Şeklimiz Yeter Ağbisi!

Çatı katındaki mekana merdivenden yeni adamlar çıkıyor. Önce kafaları, sonra da vücutları yavaş yavaş görünüyor. Mekan, yeni sakinlerini bekliyor. Feci şekilde ciddiler. Taptaze umutlar ve dipdiri bakışlarla geliyorlar. Gözleri çakmak çakmak. Hollywood'un hiç esirgemeden ağır çekimde göstermeye gönüllü olacağı adamlar bunlar. Merdivenden çıkışları, sanki saatleri buluyor. Ülkede, dünyayı etraflarında döndürecek bakışlarla, her an sevişmeye hazır bu kadar çok insan olması, bir gurur vesilesi midir, bilemiyorum. Tazeler, alkolün henüz etkilemediği gözleriyle etrafı hızlıca süzüp, potansiyel sevişmeleri tarıyorlar. (Elimizdeki telefonlarla çok mu medeniyiz acaba?) Bakışları öyle sert ve özgüvenli ki, ortamdaki kızların yüzlerinden sekip, Curaçao sahillerindeki kızların aklını alabilecek güçte. O an biri ayağa kalkıp, "Yiğitler! Kopçalılar şu tarafa gitti!" diye yol gösterse, zor zaptettikleri atlarını barın arkasına dörtnala sürmeye dahi hazır olabilirler.
Atlılar, barın arkasına gitmediler. Biralarını alıp, bu yakada kalmayı tercih ettiler. Zamanla ortamdaki diğer erkekler gibi giderek sıradanlaştılar. Beğenilerin silikleşip, hedeflerin var olana odaklandığı (literatürde leşçi saatleri de denir) saatlerdeyiz. Merdivenden, alkol seviyesi artık götüne ulaşmış bir Pişman çıkıyor. Gözleri, Rumeli hortlakları gibi kıpkırmızı. Artık kopçalılara çok daha erotik (daha kırmızı) bakabilecek. 

Merhaba, Ben Işıldayan, İsminin Birincisi

Vakit ilerledikçe merdivenden gelen erkek sayısında artış gözlenirken, ortamdaki kopçalı sayısının gitgide azaldığı görülüyor. Barda çok kısa bir süre içinde değişen arz-talep dengesinden ötürü, ortamda kalan kopçalılar, aldıkları bakış sayısını arttırmaya başlıyor. (Kopçalı başına ben diyeyim üç, siz deyin beş bakış) Eğer erkek gözü, baktığı yeri aydınlatsaydı, kopçalıların her biri, bir projektör şiddetinde parlayabilir. Tam o anda, merdivenlerden yepyeni bir ışık huzmesi geliyor. Tüm erkek gözleri ona dönüyor. (Diğer bütün kızlar sönüyor) Artık herkes, tek ışık kaynağına bakıyor. Reklamlarda erkekleri direğe çarptıran ve psikopatça bu çarpışmadan memnun kalıp, saçlarını daha bir savuran kızlara benziyor bu gelen. Yanında, böyle bir kıza refakat etmenin gururu ve sıkıntısını aynı anda yaşayan bir adam var. Duvar kenarındaki bir masaya oturuyorlar. Konumu gereği sürekli bakabilen uyanıklar, yancılarından aldıkları sinyalle (şimdi bak!) kısa süreliğine dönüp bakabilen biçareler, WC'ye giderken yanından geçiş süresini fırsat bilenler, gözleri aynı hizada tutturup, ısrarla zorlayanlar, hepsi ona bakıyor. Toplu röntgen, kızın girişindeki ilk şok etkisiyle, yaklaşık beş dakika kadar sürdükten sonra, yavaş yavaş insani seviyelere geri dönüyor. İlk şokun ardından, kızın ulaşılmaz olduğuna kanaat getirenler sayesinde, diğer kopçalılar da düşük voltajlı da olsa ışık yaymaya başlıyorlar. 

Bakışların Bana Biraz Cesaret Versin!

Sivrilen'e baktı. Evet, doğru okudunuz. Bunca itin, çakalın arasında, hem de yanında bir erkek varken Sivrilen'e bakması, Hollywood'da sıkça gördüğümüz bir klişeyi andırıyor. Bakışı yakalayan Sivrilen'in hareketleri bir anda değişiyor. Görüyoruz ki Sivrilen'in duruma göre ortaya çıkardığı bir sürü kişilik (komik, işini bilen, uyanık, sevimli, serseri, asi, uyumlu, nazik, ukala, adi) bölünmesi var. Fakat o da ne, şimdiki Sivrilen, isteksiz ve küçümseyen bakışlarla etrafı süzen, ermiş bir Sivrilen. Mekana aşırı fazla gelen bir yaşanmışlıkla kısıyor gözlerini. Tüm hareketleri, Seda Sayan kliplerinde rol alan erkek oyuncu gibi abartılı ve kasıntılı. Kıza bakışları cool başlasa da sonraları kesişmelere ve en sonunda sabitlenmeye dönüşüyor. Tam o sırada, kızın yanındaki adamın da kendisine baktığını farkediyor. Erkek, Sivrilen'e, "Hayırdır tosunum?" anlamında göz kırpıyor. Sivrilen'in, kızdan aldığı bakış sonrası oluşturduğu o imaj, çok daha erkeksi ve tehdit edici bir bakışla bir anda dağılıyor. Sivrilen, derhal başka tarafa bakarak, bir anda kaygılı Sivrilen'e geçiş yapıyor.
Artık gitme vakti. Mekan yavaş yavaş boşalıyor. Erkekler, gruplar halinde eve dönerken, 5-0 bitirdikleri saçma gecenin kritiğini yaparak, sızacaklar. Sivrilen, mekandan ayrılmadan önce uzun ve yoğun bakışmalardan dolayı unuttuğu çişini yapmaya gitti. Tahminim, ellerini yıkadıktan sonra aynada hijyenik Sivrilen'e bakarak, kızla gelen adam olmasaydı, yapabileceklerini kafasında kurguluyor. 

WC'nin kapısına yatan bir başka Işıldayan ise uzun süreli bir tereddütten sonra yanıma geliyor ve tanışmak için bacağıma sürtünüyor. Biramdan bir yudum alarak, gecenin en sevimli Işıldayan'ını belirliyorum. Anlamış gibi yüzüme doğru mırlıyor.

Leonardo'nun Gündüz Düşleri

  Yer: İstanbul - Erenköy Tarih: Mart 2013 Konu: Buzdağı George Michael'ın Careless Whisper şarkısının, uzayan nakaratıyla tüm dünyayı b...